بَاب
فِي
الْمُؤَذِّنِ
يَنْتَظِرُ
الْإِمَامَ
43. Müezzinin İmamı
Beklemesi
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
شَبَابَةُ
عَنْ
إِسْرَائِيلَ
عَنْ سِمَاكٍ
عَنْ جَابِرِ
بْنِ
سَمُرَةَ قَالَ
كَانَ
بِلَالٌ
يُؤَذِّنُ
ثُمَّ يُمْهِلُ
فَإِذَا
رَأَى
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَدْ خَرَجَ
أَقَامَ
الصَّلَاةَ
Cabir b. Semure demiştir
ki; "Bilal (r.a.) ezanı okur, sonra (Nebi'nin gelmesini) beklerdi. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in (evinden) çıktığını görünce de namaz için
ikamet getirmeye başlardı."
Diğer tahric: Müslim,
mesacid; Tirmizi, salat
AÇIKLAMA: Bu hadis-i şerife göre vakit müsait olduğu
takdirde müezzin, ikamet getirmek için imamın gelmesini beklemekle mükelleftir.
Bu
mevzuda Tirmizi şunları söylemektedir: "ilim adamlarından bazılarına göre
müezzin ezana, imam ise kamete daha müstehaktır." Yani ezan vaktinin
tayini müezzine, kaamet vaktinin tayini ise imama bırakılmıştır.
Beyhaki'nin
Musa b. Akabe vasıtasıyla rivayet ettiği hadisi şerif de şöyledir: "Nebi
(s.a.v.) ezan okunduktan sonra evinden çıkar mescide gelirdi. Mescide gelen
cemaatin az olduğunu görünce, halk mescidde tamamen top-lanıncaya kadar oturur,
sonra da namazı kıldırırdı.
Üzerinde
durduğumuz Ebu Davud hadisiyle Beyhaki'nin rivayeti arasında bir fark yoktur.
Çünkü Rasulullah bazan öyle bazan da böyle yapardı.
Bu
hadis-i şerif ezandan sonra hemen ikamet edilmeyerek bir müddet beklemenin
meşru oluşuna delildir. Beklenilmediği takdirde ise bilhassa evi uzak olan
kimselerin cemaat sevabından mahrum olmaları söz konusudur. İkameti biraz
geciktirmekle müslümanların cemaate yetişmelerine yardım edilmiş olur ki, bu
iyilikte ve takvada yardımlaşmak kabilindendir.Ancak cemaati beklerken,
camideki mazeretlilerin ve ihtiyarların da durumunu göz önünde bulundurmak
gerekir.